500 Days of Summer (2009) | Film Eleştirisi



Bir filmi izledikten sonra hepimizin duyguları-bakış açılarımız- o an ki dikkatimiz vb. durumlar nedeniyle önemsediğimiz ve üzerinde durmak istediğimiz konular farklı olabiliyor. Fakat söz konusu filmde değinilecek ilk nokta alışılagelmemiş gösterim tarzı olsa gerek. Belki de ana karakterlerimizin -Summer ve Tom’un- günlerinden kesitleri yaşandığı sırayla izlesek 500 Days of Summer ‘klişe bir platonik aşık ve hikayesi’ olarak kalırdı. Seyirciye ‘bir aşk filmi olmadığını’ söyleyerek en başta büyük spoiler veren bu film buna rağmen merak ve dikkatleri de gösterim-anlatım tarzıyla üzerinde topluyor.

Bir yazıda yaşadığımız ilişkilerin ve başımızdan geçen hikayelerin bir üst versiyonumuza -daha gelişmiş, öz farkındalığa ulaşma yolunda aşama kaydetmiş halimiz- ulaşabilmemizde büyük etkisi olduğunu okumuştum. Tom ve Summer’a ilk gün/500.gün kıyaslamasıyla yaklaştığımızda da bu dönüşümü görüyoruz. Summer daha önce tanık olmadığı veya tanık olamayacağını düşündüğü için inanmadığı çok özel bir duyguyla, aşkla tanışırken; kişisel potansiyelinin çok altında bir yaşam süren Tom artık bunun bilincine varıyor ve sevdiği işi, mesleği olan mimarlığı, yapabileceğine inanıyor. Umudum filmin sonunda Tom’un da gerçek aşkı bulmuş olduğu yönünde. Filmi izlerken onun adına üzülmemizi -genel olarak- ve zaman zaman Summer’a hak vermememizin nedeninin ilişkilerini Tom ve hislerinin gözünden izlemiş olmamız olduğunu düşünüyorum. Hikayeleri Tom dan bağımsız olarak bir de Summer’ın açısından düşünüldüğünde bu daha net anlaşılacaktır.

İkili arasındaki ilişki ve film akışı -düşük sayılabilecek bir bütçesi olmasına rağmen güçlü gişesiyle, küçük ama kuvvetli oyuncu kadrosuyla- bir nebze de olsa bende Before Sunrise (1995) tadı bıraktı. Tabi ki bir çok noktada ayrılıyorlar; orada aşkın bir gününü izlerken burada karşılıklı olmayan bir aşkın 500 gününe tanık oluyoruz. Fakat büyük bir ortak paydada kesişiyorlar ki o da hikayelerinin ve başına gelenlerin gerçekçi ve tozpembe olmadan, adeta ayna tutularak anlatılması.
Son olarak değinmek istediğim bir nokta ise ikilinin pozitif-negatif tavırlarının yansıtılmasıyla değişen müzik ve görüntünün (temanın) bu 90 dakikayı ne kadar keyifli kıldığı. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.

Deniz Başaran

Yorumlar

Popüler Yayınlar