The Intern (2015) | Film Eleştirisi




“Doğru olanı yapmak hiç yanlış olmamıştır.”

Ama doğruları yanlışlardan ayırmak her zaman kolay olmayabilir. Bazen hata yaparız, tecrübe ediniriz, gün gelir ayırt etmek daha kolay hale gelir. Bazen de eğer şanslıysak tam da en çok ihtiyacımız olduğu zamanda yanımızda tecrübesiyle bize yol gösterecek biri vardır. Jules’un hayatındaki gerçeklere ayna tutan Ben gibi.
Nancy Meyers’in backgrounduna baktığımızda, son yönettiği filmi ile önceki yine çok başarılı romantik komedi filmlerine (The Holiday, It’s Complicated, The Parent Trap) kıyasla aslında bir tık daha gerçeklere odaklanılmış bir kurguyla çizgisinden ayrılarak karşımıza çıkıyor. Filmde romantizm kullanılmadan olaylara eşlik ederek arka planda işleniyor. Tam olarak dram veya tam olarak komedi izledik demek mümkün olmasa da yediden yetmişe (kelimenin tam anlamıyla yetmiş) izleyenlerin kendi hayatlarından bir parça bularak tebessümle bağlanacakları sıcacık bir hikaye.


Genç – yetişkin ilişkisinden doğan beklenen çatışmanın aksine mükemmel bir uyuma dönüştüğü filmde baş karakterler Jules ve Ben’i derinden tanıma fırsatı ediniyoruz. Ben Jules’a duymak istediklerini değil ama duyması gerekenleri söyledi ve bu konuda Jules’un kendi ailesinden daha etkili oldu. Çünkü Jules’un bazı şeylerin bilincine varması için öncelikle karşısındaki kişinin kendisine ve işine saygı duymasına ihtiyacı vardı. Fakat işlenen tek ilişki onlarınki değildi. Patron çalışan ilişkisi, çocuk ebeveyn ilişkisini de görüyoruz. Mekanlar kurgunun etrafında kısıtlı çeşitliliğe sahip olsa da  filmin çoğunluğunun geçtiği yer, günlük hayatta görmeye alıştığımız ofis ortamının çok ötesinde. Jules’un Ben yanında işe başladıktan sonra geçirdiği değişimi göz önüne alırsak bir Coming of Age tadı almak da mümkün, ama bu sefer hayat okulundan. Mizansen izleyiciye verilmek istenen mesajı tamamen destlekler nitelikte: Tecrübe için zamana ihtiyaç vardır ve ona her yaşta ihtiyaç duyulabilir, tecrübe her yaşta kazanılabilir. Nasıl genç bir stajyer kendinden büyük kişilerin yanında çalışabiliyorsa tam tersiyle de karşılaşabiliriz. Yetişkin biri de gençlerin yanında çalışabilir ve onların dünyasına adapte olabilir, onlardan bir çok şey öğrenebilirler. Bu aslında bir nevi tersine mentörlük ilişkisi de gibi. Tüm bunlarla birlikte The Intern emekliye ayrılan insanların daha pasif bir hayat sürerek hayatın günlük akışından elini ayağını çekmesi anlayışına itiraz ediyor ve aksinin olabileceğini kanıtlıyor.

Film öngörülebilir ve gerçekleşmesini umduğumuz bir sonla noktalanıyor. Fakat kişisel olarak bundan rahatsız olmadım aksine mutlu oldum. Başrolde Anne Hathaway olunca The Devil Wears Prada’nın (2006) akıllara gelmemesi mümkün değil. Hatta aklımıza geleceğinden emin olmak için yapılmış birkaç tatlı ithaf da mevcut. Robert de Niro The Intern’de Northwestern Üniversitesi mezunu, Anne Hathaway de The Devil Wears Prada’da aynı üniversiteden mezundu. Bunun gibi bağlantılarla filmleri kıyaslarsak orada tam tersi ama bir o kadar da benzer olaylar ve ilişkilerle The Intern’e göre ters köşe bir son izlemiştik. Orada genç bir stajyer ve çalışması zor bir patron vardı. Fakat kıyasladığımızda görüyoruz ki Meryl Streep ve Robert de Niro, Anne Hathaway’e iki filmde de kılavuzluk yapıyorlar ve tecrübeleriyle ona yol göstererek hayat dersi veriyorlar. E başrollerde Oscar’lı büyük oyuncular kameranın arkasında iyi yönetmenler olunca da hikayenin akışına kendimizi kaptırmamak mümkün değil. Bu akışın korunması ve senaryonun altın mesajlar vererek bir o kadar da doğal bir şekilde ilerlemesi konusunda da Nancy Meyers’in yazarlık geçmişinin (Private Benjamin (1980)den günümüze) ve The Intern’ü hem yazıp hem yönetmesinin büyük etkisi olduğunu söylemeden geçmeyelim.


Son olarak bu keyifli filmi izlerken, farkına varan tüm seyircilerin gülümsemesini genişletecek bir göndermeye daha değinmek istiyorum. Açılış sahnesinde Jules telefonda Rachel isimli yakın zamanda evlenecek bir müşterisinin elbise sorununu çözmeye çalışıyordu ve bu Anne Hathaway’in en iyi kadın oyuncu Oscar’ına aday olduğu Rachel is Getting Married (2008) filmini hatırlara getirmek içindi.

Deniz Başaran


Yorumlar

Popüler Yayınlar